Ege Koop Genel Başkanı Aslan: İzmir’de kentsel dönüşüm yapılmıyor, kendimizi kandırmayalım
- | Son Güncelleme:
- | İzmir'de Son Dakika
HÜROL DAĞDELEN/EGELİ GAZETE-İzmir’de 30 bin konutun yapımına imza atarak
120 bin kişinin barınma sorununu çözen Ege Koop’un Genel Başkanı Hüseyin Aslan
Egeli Gazete TV’de önemli açıklamalar yaptı. Bilim insanlarının İzmir’de hareketli 17
adet fay olduğunu söylediğini hatırlatan Aslan, “Bunlardan 2 tanesinin çok tehlikeli
olduğunu söylüyor ve önlem alınmasını istiyor bilim insanları. Ben kentsel dönüşümü
söyleyeli belki 25 yıl oldu. Bizim yaptığımız her proje bir kentsel dönüşüm örneğidir.
Orada otopark sorunu yok. Park sorunu yok. Yeşil alan sorunu yok. Kentsel dönüşüm
odur. İnsanların her türlü ihtiyacına cevap verecek bir yer olmalıdır. Ama şu anda
İzmir’de kentsel dönüşüm yapılmıyor. Kendimizi kandırmayalım” dedi.
Kritik bir seçim süreci yaşıyoruz. Hava biraz gergin. Partileri ve ittifakları nasıl
buluyorsunuz. İzmir’deki gelişmeleri, kentin adaylarını nasıl buluyorsunuz?
-Siyaset demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Bunu böyle değerlendirmemiz
gerekiyor. Siyaset olmazsa demokrasi de olmaz. Siyaseti daha doğru
değerlendirebilmek için öncelikle siyasi partiler kanununun değiştirilmesi gerekiyor.
Seçim kanununun değiştirilmesi gerekiyor. Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmediği için
ve şu andaki mevcut kanuna göre de maalesef seçimlerde halkın temsilcisi, halkın
beklediği adaylar genelde ve yerelde değerlendirilmediği için maalesef Türkiye’de
siyaset tam anlamıyla işliyor diyemeyiz. Siyaset yapacaksak ya da ben bir yere aday
olacaksam ilgili partinin genel başkanının iki dudağı arasında olmamalı benim
kaderim. Öncelikle beni örgüt ve halk seçmeli. Bunun yöntemi çok zor bir şey değil.
ATATÜRK KURDUĞU İLK TBMM GİBİ HERKESİN OLDUĞU BİR YAPI
OLUŞTURULMALI
-Bu yöntemler daha önce uygulandı mı?
Uygulandı ve olması gerekiyor. Çünkü şu andaki sisteme göre maalesef milletvekilliği
listeleri genel merkezler tarafından kendi görüşlerine göre ya da kendi düşüncelerine
göre ve bazı kişilerin talebine göre yapılıyor. Seçilen milletvekilleri vatandaşı çok
ciddiye almıyor. Çünkü “Beni sen seçmedin, beni genel başkan seçti” diyor. Bu iş
ardık böyle olmamalı. Ama maalesef 12 Eylül’den sonra Türkiye’deki sistem bu hale
getirildi. Hiçbir siyasi parti de bunu değiştirme ihtiyacı duymadı. Böyle de gidiyor.
“Türkiye’de en önemli sorun nedir?” diye sorsak kendi aramızda. Hepimiz farklı şeyler
söyleriz. Birimiz “ekonomi”, diğerimiz “terör” der. Doğru. İşsizlik ve barınma sorunu
var. Doğru. Bana göre ise Türkiye’nin en önemli sorunu siyasettir. Çünkü bu olayları
bu hale getiren siyasettir. Çözmesi gereken de siyaset olacağına göre, çözmesi için
halkın tıpkı Atatürk’ün o koşullarda kurduğu TBMM gibi herkesin olduğu bir yapı
oluşturulmalı. Köylünün, kentlinin, kadının, gencin, herkesin olduğu bir yapı
oluşturulursa siyasette emin olun Türkiye düzelir. Çünkü bu hale getiren siyaset.
Bozan zaten siyaset olduğu için düzeltmesi gereken de siyaset olacaksa önce siyasi
partiler kanununun mutlaka değiştirilmesi gerekir. Bana göre en önemli sorun bu.
Şimdi 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere gelince. Her seçim önemli. Her seçim bir
yenilik. Her seçim bir heyecan tabii ki. Kuşkusuz böyle. Bu seçim daha da önemli
Türkiye için. Ama maalesef toplum ikiye bölündü. Keşke böyle olmasaydı. Toplum
kutuplaşıp ikiye bölündü. Bu seçimler gerçekten Türkiye’nin bugünü ve geleceği için
çok önemli. Umarım bir yenilik olacaktır. Umarım yeni bir sayfa açacağız. 14 Mayıs
akşamı İnşallah toplum olarak barış içinde hoşgörü içinde yeni bir sayfa açılır. Yeni
bir dönem başlar. Özellikle seçimin amacı da o. Yeni bir sayfa açıp yeni bir dönem
başlatmak. Tabii seçim sandığı demokrasinin namusu olmazsa olmazıdır. Bir defa
bunu bilerek sandığa gideceğiz. Seçimin demokrasi şöleni gibi olması lazım. Bayram
havası gibi olmazı lazım. Temennimiz bu.
İZMİRLİLER MİLLETVEKİLİ LİSTELERİNDEKİ İSİMLERİ TANIMIYOR
Tabii İzmir’deki milletvekili listelerine baktığımızda halkın talebi ve beklentilerinin hiç
dikkate alınmadığını görüyoruz. Karmakarışık bir liste. Her seçimde kadın öncelikli
deniyor. Türkiye’deki seçimin kaderini kadınlar ve gençler belirleyecek. Doğru ama
milletvekili listelerinde yok. Her kesimin temsilcisinin olması lazım. Gönül isterdi ki
İzmir Esnafa Odası Başkanı Zekeriya Mutlu’ya da bu listelerde yer verilsin. Ama ona
haksızlık yapıldı. Ama ne yazık ki olmadı. İnsanlar ona göre tercihini yapacak. Artık
kimse listeye bakmayacak. Zaten İzmirliler listedeki isimleri tanımıyor. Gelip kendi
düşündüğü, kendi benimsediği partiye oy verecek. Biz böyle bir seçim yapmış
olacağız. Seçim böyle olmamalı. Sendikalarda bile şu anda çarşaf liste var. Birçok
kooperatifte blok liste yok. Keşke Siyasi Partiler Kanunu daha demokratik hale
getirilebilse.
İYİ Parti İzmir’de milletvekili adaylarına belirlerken bir sandık koydu. Eğilim yoklaması
yaptı. O bile önemlidir. Ama bunu en çok Cumhuriyet Halk Partisi’nin yapması
gerekir. Önseçim bizim olmazsa olmaz en önemli düşüncemizdir ve isteğimizdir. Ama
olmuyor. Aceleye getiriliyor. Seçim iki aylık bir süreye sıkıştırılıyor. Halbuki bunun
hazırlığı daha önce yapılmalı. Daha önce bunlar konuşulmalı ve belirlenmeli. Fakat
genelde de yerelde de baktığımızda adaylar İzmir’in beklentisine göre değil genel
yönetimin kendi isteğine göre belirleniyor.
-Seçimden sonrası için öngörünüz nasıl? Nasıl bir tablo bekliyorsunuz?
İnşallah seçim sonuçları Türkiye’de yeni bir sayfa açacaktır. Bütün beklentimiz böyle
olması. Öyle de olmalı. Demokratik bir anlayışla olaysız, sıkıntısız, problemsiz bir
seçim olmalı. Biz 15 Mayıs sabahı yeni bir Türkiye’de uyanmalıyız. Nefes almalıyız,
mutlu olmalıyız, barışmalıyız. İki kutup halinde olmaktan vazgeçmeliyiz. Siyaset
yapmak başka bir şey, kutuplaşmak ayrı bir şey. Biz barışmalıyız. Birada yaşama
kültürünü saygı ve sevgi çerçevesinde her siyasi görüşün rahatlıkla siyasi
düşüncelerini, eylemlerini, söylemlerini dile getirebileceği, konuşabileceği bir ortam
gerçekten Türkiye için en önemli gelecektir diye düşünüyorum.
İZMİR’İN 12 İLÇESİNDE 30 BİN KONUT YAPTIK
-Ege Koop’la yıllarca İzmir’de konut sektöründe önemli yatırımlar yaptınız.
Mahalleler oluşturunuz. Örnek çalışmalarınız oldu. Konut hakkı Anayasa’da
olan bir hak. Siyasi partilerin bu konudaki vaatlerini nasıl buluyorsunuz?
Üzülerek söylemem gerekirse ben barınma sorunuyla ilgili şu andaki mevcut
partilerden ciddi bir çalışma ya da ciddi bir program görmedim ve duymadım. Halbuki
siz de çok iyi biliyorsunuz ki dünyada ilk insandan beri barınma sorunu en temel
ihtiyaçtır. Bir ülkede barınma sorunu varsa o ülkede huzur olmaz. O ülkede barış
olmaz. O ülkede üretim olmaz. O ülkede siyaset de olmaz. O nedenle Ege Koop’un
iyi incelenmesi gerekiyor. Ege Koop bir İzmir markasıdır. Hatta bir Türkiye
markasıdır. Ege Koop kar amacı olmayan bir kurumdur. Bir kooperatifler birliğidir. Biz
müteahhit değiliz. Biz bugüne kadar İzmir’in 12 ilçesinde 30 binin üzerinde konut
yaptık. Bugüne kadar sadece Menemen Seyrek’teki Villa Kent Projesi’nde 2 bin temel
attık, 2 bin çatı yaptık. 30 bin konut yapan kurumun Genel Başkanı olarak ben
diyorum ki; Ne ben kendim müteahhitlik yaptım ne de benim çevremde tanıdığım
akrabam gelip Ege Koop’ta müteahhitlik yaptı. Çünkü para benim param değil. O
para bize emanet. Nitekim böyle batığımız için de Türkiye’de ilk defa bu sektörde
üzerine para veren bir kooperatifler birliğiyiz biz. Siz bir projeye girmişsiniz.
Ödenmesi gereken parayı ödemişsiniz. Ben size diyorum ki bizim paramız arttı, al
sana şu kadar para. Bu çok önemli bir iş. Bunu Türkiye’de biz başardık. Ben
kooperatif olmasaydım o parayı kendime harcardım. O para benim param sonuçta.
Ama onun hesabını verebilmem için mutlaka kooperatif ortaklarının benden hesap
sorması gerekiyor. Aradaki fark bu. Biz onu yıllarca yaptık.
Ege Kop İzmir’in 12 ilçesinde birbirinden farklı her kesime hitap eden projeler yaptı.
Ege Koop’un adını verdiği sonra mahalleye dönüşen yaklaşık 15 mahalle var
İzmir’de. Biz mahalle kurduk İzmir’de. Yeni kentler kurduk. Sadece bizim Çiğli’de
1989-1994 döneminde tamamladığımız Egekent-1 Projesi kapsamında yapılan
evlerde 50 bin kişi yaşıyor. Türkiye’de 50 bin nüfuslu kasabalar var. 70-80 bin nüfuslu
iller var. Orada sadece Egekent 1’de ayrı muhtarlık var.
KİMSE EGE KOOP’TAN MAĞDUR OLDUM DİYEMEZ
Depremlerden sonra hiç yaptığınız konut bölgelerine gittiniz mi?
Ben prensip olarak her depremden sonra mutlaka yaptığımız projelerin bulunduğu
bölgelere giderim. Orada yürürüm. Biri beni görsün de bir şey söylesin diye. Ama
şimdiye kadar hiçbir şey duymadım. Bizim yaptığımız proje yerleri aslında bir örnektir.
Hepsinin zemini oldukça serttir. Bataklıkta değildir, hepsi kayalık zeminin üzerindedir.
Kooperatif olduğumuz için biz denetliyoruz. Ama ilgili kooperatifin ortağı da
denetliyor. Çünkü o kooperatifte inşaat mühendisi var, mimar var, teknisyen var.
Ortak çünkü oraya. Oradan ev sahibi olmaya çalışıyor. Kendi de oturacağı için
denetleyip “Bak bu yanlış oluyor” diyor. Onun dediğini ciddiye almazsanız size genel
kuruld6a onun hesabını soruyor. Aradaki fark bu. O yüzden Ege Koop gerçekten bir
modeldir. Bugüne kadar İzm5ir’in 12 ilçesinde 50 bin kişinin yaşadığı projeleri
tamamlayan ciddi bir örgüttür. Bugüne kadar Ege Koop İzmir genelinde 5 milyon
metrekarelik alanda konut yapmış. Bu boyutta projelere rağmen kimse Ege Koop’tan
dolayı mağdur oldum diyemez. Ben siyaset yaptım. Belediye başkanlığına talip
oldum. Bir insan siyasete girince geçmişteki tüm işleri ortaya dökülür. Ama kimse ilgili
bir şey çıkaramadı. O nedenle Ege Koop gerçekten bir modeldir. Şu anda Türkiye’de
her şeyin konuşulduğu barınma sorununun konuşulmadığı bir siyasi dönemden
geçiyoruz. İsterdim ki diğer sorunlar gibi ekonomi gibi, işsizlik gibi yoksulluk gibi
sorunlar konuşulurken keşke barınma konusu da keşke konuşulsaydı. Geldiğimiz
noktada ortalama ev kiraları 10 bin liradan başlıyorsa burada ciddi bir sıkıntı var
demektir. Bunu çözmek devletin görevi. Yerel yönetimlerin görevi. Vatandaş bu
şekilde ev sahipleriyle karşı karşıya getirilmemeli. Çaresiz olmamalı vatandaş. Ege
Koop’un yaptığı 30 bin konutu, Burhan Özfatura’nın yaptığı Evkaları çıkarın İzmir’de
toplu konut anlamında bir şey kalmaz. Planlı, uydu kent kalmaz. Orada her şeş var.
Alışveriş merkezi var. İbadethane var. Parkı, otoparkı var. Komşusunu tanıyor,
komşuluk ilişkileri gayet iyi. Onları çıkarırsanız İzmir’de pek bir şey kalmaz.
Biz depremi deprem olduğu zaman konuşuyoruz. Deprem oluyor. Canımız yanıyor.
Korkuyoruz, ürküyoruz birkaç gün. Sonra unutuyoruz. Halbuki bize unutturulmaması
gerekiyor. Merkezi yönetimin de yerel yönetiminin de en öncelikli konusu bu olmalı.
En öncelikli konu deprem. Kentsel dönüşüm ve barınma sorunu.
İZMİR’DE KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPILMIYOR
-İzmir’deki kent yenileme çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Kahramanmaraş merkezli depremler hem Türkiye’ye hem de dünyaya ders olmalı.
Bu deprem gerçekten bugüne kadar dünyanın hiçbir yerinde yaşanmadı. Sabaha
karşı 04.00’tde 7.8 deprem oluyor. 8 saat sonra 7.4 büyüklüğünde bir kez daha
oluyor. Arka arkaya geliyor. Orada 50 bininin üzerinde insanımızı kaybettik. Birçok
insanımız yaralandı. Çocuklarımız öksüz kaldı, sakat kaldı. Türkiye’nin bu seçimlerde
en önemli konusunun deprem olması gerekirdi. Ben yerinde yıkılan evleri gördüm.
Binalar kibrit kutusu gibi, maket gibi çökmüş. Bu hale getiren kimler? Buna izin veren
kimler? Burayı imara açan kimler? Buraya inşaat izni veren kim? Projeyi onaylayan
kim? Yapı denetimini kim yaptı? Elbette müteahhit sorumlu. Ama bir tek müteahhit
sorumlu değil. Türkiye’de bunlar konuşulup tartışılmamalı. Seçim öncesi de
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gidip orada temel attı. Ama seçim 2 gün
sonra bitiyor. Biz yeniden kendi sorunlarımızla karşı karşıya geliyoruz. Deprem İzmir
için çok önemli. Bunu konuşmalıyız. Hepimiz bunu gündemden düşürmemeliyiz. Bilim
insanları İzmir’de hareketli 17 adet fay olduğunu söylüyor. Bunlardan 2 tanesinin çok
tehlikeli olduğunu söylüyor ve önlem alınmasını istiyor bilim insanları. Ama bu bilim
insanlarına siyasetçiler “Ne yapalım?” demiyor. “Hadi gel önlem alalımı”
konuşmuyoruz.
Ben kentsel dönüşümü söyleyeli belki 25 yıl oldu. Ben her fırsatta kentsel dönüşümü
gündeme getirdim. Bizim yaptığımız her proje bir kentsel dönüşüm örneğidir. Orada
otopark sorunu yok. Park sorunu yok. Yeşil alan sorunu yok. Kentsel dönüşüm odur.
İnsanların her türlü ihtiyacına cevap verecek bir yer olmalıdır. Ama şu anda İzmir’de
kentsel dönüşüm yapılmıyor. Kendimizi kandırmayalım. Kentsel yenileme yapılıyor
sadece bazı yerlerde. Onlarda yenileme. Dönüşüm değil. Dönüşüm böyle olmaz.
Dönüşüm yeni bir planlama ile olur.
Biz İzmir’in merkezinde konut yapmadık. Biz de bilirdik Mavişehir’de, Bayraklı’da
deniz kıyısında toplu konutlar yapmayı. En iyi biz yapardık onu. Biz de İzmir’in
merkezinde gökdelen yapabilirdik. Ama biz o işlere bilerek girmedik. Bu deprem
konusunu gündemden düşürmeden bilim insanlarıyla sen ben ayrımı yapmadan ilgili
kurum ve kuruluşlarla oturup günler boyunca tartışmalıyız. Kentsel dönüşüm çok
önemli. Yarın “eyvah” demeden kentsel dönüşümü daha uygun ve kalıcı bir şekilde
yapmalıyız. İzmir’in hemen hemen üçte ikisinin yenilenmesi gerekiyor.
TÜİK’in ve Sayıştay’ın raporları var. Her iki kurum da diyor ki İzmir’de 313 bin konut
yenilenmelidir. Bunu devletin kendi kurumları söylüyor. Yani her bir konutta 4 kişinin
yaşadığını düşürseniz demek ki İzmir’de 1.5 milyon insan depreme dayanıksız
konutlarda yaşıyor. Peki bunun vebali kime ait? Bu insanların başına bir şey gelirse
kim sorumlu? Tamam belediyelerimiz şu anda yol yapıyor, park yapıyor. Bunlar güzel
şeyler. Ama belediyenin görevi sadece bunlar değil.
ARSA VERSİNLER İNSANLARI 1 MİLYON LİRAYA EV SAHİBİ YAPALIM
-Türkiye’de konut fiyatları birden çok yükseldi. Neden normal iki oda bir salon
dairelerin fiyatı bile 3 milyon TL’ye ulaştı?
Elbette inşaat maliyetler arttı. İnşaat metrekare birim fiyatları son iki yılda yükseldi.
Ama tek başına bu değil. En önemli sorun burada arsa problemidir. Normalde
dünyanın her yerinde inşaat sektöründe arsanın payı yüzde 25’tir. Türkiye’de bu
yüzde 100. O d ediğiniz 2.5 milyonluk ev arsa payı yüzde 25 olsaydı en fazla 1.5
milyon lira olurdu. Çünkü şu anda İzmir’de kontrolsüz bir arsa pazarlaması yapılıyor
İzmir’de. Örneğin Menemen’de kat karşılığı yüzde 50. Yani bu şu demektir. Siz o
projeye girerseniz bana iki tane ev parası vereceksiniz. Bir arsanın sahibine bir de
kendinize.
Bin yıllardır diyorum ki; İzmir büyüyor. İzmir’in yüzde 38’i kirada oturuyor. Ciddi bu
oran. Belki de bugün bu oran daha da artmıştır. İzmir’in nüfusunun 2050 yılında 8
milyon olacağı bilgisi veriliyor. Şu anda 30 yıl var. Çok uzun bir süre değil. Bugünden
bunun önlemini almazsa, bugünden ciddi politikalarla tedbirleri kesinleştirmezsek biz
2050 yılına gelirken arkamızda çok kötü bir miras bırakırız. İzmir büyüyor. Menemen
ile Manisa birleşiyor. Kemalpaşa ile Bornova birleşti. Kemalpaşa ile Turgutlu birleşti.
Torbalı ile Selçuk birleşiyor. Urla, Çeşme, Güzelbahçe, Seferihisar birleşti. Şimdiden
belediyeler merkezi yönetimle birlikte ve sivil toplum kuruluşlarını işin içine katarak
yeniden uydu kentlerin yapılabileceği tarım ve orman alanı olmayan yerlerde yeniden
uydu kentlerin yapılabileceği alanlar belirlememiz gerekiyor. Yerel yönetimlerin alt
yapısına çok ciddi destek olması gerekiyor. Bu kentin geleceğine yatırım yapmak
istiyorsak bunu yapmalıyız. Burada da dar gelirli hiç konutu olmayan vatandaşların
konut sahibi olması için de devlet ciddi katkı sağlamalı.
Bu kaynak var Türkiye’de. Ege Koop’un da kurulduğu 1984-1989 döneminde rahmetli
Turgut Özal’ın başlattığı bir toplu konut hamlesi vardı. Bu toplu konut hamlesiyle ucuz
arsa tahsis ediliyordu. Şartı hiç evi olmamış İzmir’de iki yıldır oturanlara. İkincisi o
toplu konut idaresi o kişilerin inşaat maliyetinin en az yüzde 60’nı kredi olarak
karşılıyordu. Böylece o dönemde Türkiye’de 1.5 milyon konut yapıldı. Bu Hükümet 20
yılda 1.5 milyon konut yaptığını söylüyor. Ama 1984-1989 arası biz 5 yılda yaşadık.
Şu anda TOKİ her şeyi yapıyor. Köprü yapıyor, hastane yapıyor, baraj yapıyor. Bir
tek şey yapmıyor. Ama toplu konuta destek olmuyor. Dar gelirli vatandaşa kredi
vermiyor. Bunun olması gerekiyor. Bu geliştirilebilir. Türkiye’de kaynak var. Arsa ve
kredi verilirse kira ve ev fiyatları düşer. Bugün bir öğretmenin maaşı olsa olsa 20 bin
liradır. Bunun yarısını kiraya veriyorsa siz ondan öğretmenlik bekleyemezsiniz.
Doktor ya da polis için de aynı durum söz konusu. Sağlık, eğitim ve güvenlik çok
önemli.
-Standart bir konutun ortala maliyeti ne kadar olabilir?
İkinci sınıf bir konut düşünelim. Metrekare maliyeti 10 bin liradır. Yani üç oda bir salon
100 metrekare bir evin maliyeti 1 milyon liradır. Bize uygun arsa versinler biz insanları
1 milyon liraya ev sahibi yapalım. Bu kadar basit ve net. Biz burada arsa sahiplerini
zengin ediyoruz. Bunun karşılığında o vergisini vermiyor mu? Vermiyor. Sonuçta ev
alıyor. Burada bir dengesizlik var. Bunun mutlaka yeniden gözden geçirilmesi
gerekiyor.
-Son yıllarda hayata geçirdiğiniz yeni projeleriniz var mı?
Biz yüzde 50 kat karşılığı bir yere girmeyiz. O bizim işimiz değil. O zaman bunun adı
kooperatif olmaz. Bunun adı Ege Koop olmaz. Bu arsa sahibini zengin etmek
demektir. Arsa bulamadığımız için biz büyük projelere giremedik. Bizim en küçük
projemizin büyüklüğü en az 500 konuttur. Bugünlerde eski Foça ile Yeni Foça’nın
ortasında çok güzel bir projeye başlıyoruz müstakil ve bahçeli. Foça şu anda en çok
ilgi duyulan bir yer. Foça’da örnek çok güzel bir projeye başladık. 1 artı 1’in bile 100
metrekare bahçesi var. İki artı birin en küçük bahçesi 200 metrekare. Orada çok
güzel ve özel bir projeye başladık.
-İzmir’de 2000’li yıllara kadar sizin de anlattığınız gibi toplu konutlar yapıldı.
Sonrasında ise gökdelenler ağırlık kazandı. Neden böyle oldu?
Bunun nedeni yanlış planlama. Gökdelenlerin hepsinin sorumlusu belediyeler değil.
Bakanlıklar da var. Şu anda çünkü herkesin imar yapma yetkisi var. Böyle şey olmaz.
İmar yetkisi belediyenindir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tek başına plan yapıyor.
İstediği yeri istediği şekilde imara açıyor. TOKİ istediği yeri istediği koşullarda imara
açıyor. Böyle çok başlılık olmaz. Bu kentte bunu yapması gereken tek kurum varsa o
da İzmir Büyükşehir Belediyesidir. Çünkü bu kentin patronu o. Belediyelerin yapması
lazım. Denetim ancak öyle olur. Gökdelenler İzmir’e yapılan en büyük kötülüktür. Biz
ada bazında kentsel dönüşüme ağırlık vermeliydik.
İZMİR’İN MERKEZİNİN YENİDEN PLANLANMASI GEREKİYOR
Konak Belediye Başkanı Abdül Batur Kordon’dan Üçkuyular’a kadar olan
alanda yeni planlama yapılacağını açıkladı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Bu çok doğru bir karar. Çok maliyetli olmaz. İyi bir planlama yapılırsa olur. Abdul
Batur bu konuları çok iyi bilir ve deneyimlidir. Türkiye’de kentsel dönüşüm konusunda
bana göre en başarılı belediye başkanıdır. Bu kentin geleceğine yapılacak en büyük
iyilik olur. Güzelyalı’nın, Alsancak’ın ve hattı Kordon’un yeni bir planlama anlayışı ile
planlanması gerekiyor. Bir kısmı dikey, bir kısmı yatay olur ve orada çok fazla maliyet
olmaz. O kendi kendini karşılar. Öyle bir planlama yaparsınız ki birinden para
kazanır, birinden kazanmaz. Herkes o işten memnun olur.
Biz öyle bir proje yapmalıyız ki Kordonda. Birinci Kordon’da yapacağımız proje ile
İkinci Kordon’u açmalıyız. İkinci Kordon da hava almalı. Otopark sorunu olmaz.
Sosyal tesisi olur. Böyle bir planlama yapmak gerekiyor. Bu teknolojiyle her şey olur.
İzmir’de 80 kat bile konut yapıldı. Demek olabiliyor böyle şeyler. Şehrin merkezinin
yeniden planlanması gerekiyor. Şehrin merkezinin hava alması gerekiyor.
Belediyelerin de bu konuda ciddi bütçe ayırması ve desteklemesi gerekiyor.
-İzmir’de genelde kent değil bina yenilenmesi yapılıyor. Kent yenilemesi için
neler yapılmalı?
Ada bazında planlama yapılmalı. Şu anda kentsel dönüşüm olarak gösterilen
yerlerde ne oluyor. 8 katlı bina yıkılıyor. Yerine 7 katlı bina yapılıyor. Ama bir başka
yerde 60 kat bina yapılıyor. Orada yapılan 60 kat mı doğru? Yoksa burada yapılan 7
kat mı doğru? Hem de aynı bölgede. Aynı bölgede bu oluyor şu anda. Plan bütünlüğü
yok. Önünü gelen plan yaparsa böyle bir tablo çıkar ortaya. Plan bütünlüğünü
sağlamak zor değil. Yapılabilir bunlar. Şu anda İzmir’de yapılan bina yenileme başka
bir şey değil. Mevcut binayı yıkalım. Yeniden bina yapalım. Bunları ada bazında
yapmalıyız. Orada kimse mağdur olmamalı. Adam oradaki evinin metrekaresini
alabilmeli. Bu karşılanabilir. İyi bir planlama yapılırsa bu olur. Kendi kendini karşılar.
-Cumhurbaşkanı olsanız Türkiye’de çözülmesi gereken en önemli sorunu ne
olarak görürsünüz?
Türkiye’nin ciddi sorunları var. Ekonomi, işsizlik, yoksulluk. Sağlık sektöründe
yaşananlar. Eğitimde karşılan sorunlar. Bunların hepsi önemli. Ama önce depreme
karşı dayanıklı konutlar için Türkiye’nin her yerinin planlanması gerekiyor. Tüm
kentlerin deprem master planının olması gerekiyor. Tüm illerin deprem haritası
olması gerekiyor. Bu sorunun çözümü için hepimiz oturup düşünmeliyiz. Barınma
sorununa öncelik verilmeli.
-İzmir Büyükşehir Belediye Başkan olsanız bu kentte en önemli sorun olarak
neyi görürdünüz. Önce neşteri nereye basardınız?
Öncelikle İzmir’de çözülemeyecek sorun yok. Öncelikle onu söyleyeyim. İzmir’in
sorunları çözülür. İzmir’de ulaşım, otopark, kentleşme sorunu var. Bütün bunlarla
birlikte elbette İzmir’de deprem kuşağında olma sorunu da var. Yeni bir planlama
gerek. Başka bir yolu yok. Bu İzmir için çok önemli. Yeniden planlama dediğimizde
bunun içinde alt yapı da ulaşım da var. Planlamada kentin ne ihtiyacı varsa onlar var.
Bunun için iyi bir anlayış ve ekip lazım. Kalıcı bir anlayışla insanlarımızın lehine onları
mutlu edecek çalışmalar yapılabilir. Biz bunu yapardık. Gültepe, Kadifekale
yenilenmeliydi. Bayraklı sırtları yenilenmeliydi. Karşıyaka’nın gecekondu olan
sırtlarında yeniden bir planlama yapılmalıydı. Çok geç kalındı. Bir taraftan kentsel
dönüşümle para kazanırsınız, bir tarafa da para harcarsınız. O dengeyi kurduğunuz
zaman kimse mağdur olmaz.
-Geleceğin Türkiye’sini nasıl hayal ediyorsunuz?
Önce daha demokratik bir ülke isterdim. Demokrasiyi içine sindirmiş, özümsemiş bir
toplum ve yönetim isterdim. Türkiye’nin huzur içinde, barış içinde sevgiye ve saygıya
bir bütünlük içinde ülkemizde yaşamayı isterdim. Sabah kalktığımda ilk aklıma
gelenin “akşam ne oldu?” sorusunun olmadığı bir Türkiye isterdim. Türk halkı bunları
hak ediyor. Türkiye her şeye rağmen büyüyor. Demokrasi tüm kural ve kurumlarıyla
işlerse Türkiye’nin çözemeyeceği bir sorun yok. Demokrasi olursa Siyasi Partiler
Kanunu da değişir. Siyaset de ona göre yapılır. Siyaset Türkiye’nin geleceği için,
bölünmez bütünlüğü için insanlarımızın refahı ve huzuru için yapılır.
YORUMLAR
Yorum Yap