İzmirli gazeteciler kentin gündemini değerlendirdi: Dolu barajlar var su yok
Egeli Gazete TV’de kentin gündemini değerlendiren İzmirli Gazeteciler Mustafa Yılmaz ve Ümit Yaldız önemli açıklamalar yaptı.
- | Son Güncelleme:
- | İzmir'de Son Dakika
İzmir’in su krizi hakkında değerlendirme Yapan Egeli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yılmaz, “Kentte dolu barajlar var. Ama İzmirlilere su verilmiyor” dedi. İzmir Merkezli İntegral Araştırma Genel Koordinatörü Ümit Yaldız da, “Ankara’da ikide birde İzmir’in su sorununu biz çöktük deniyor. İzmir'in suyunu yani Ankara’daki bu hükümet değil de Yunan hükümeti mi getirecek?” dedi.
DOLU BARAJLARDAN İZMİRLİLERE SU VERİLMİYOR
Suyun, havadan sonra en yaşamsal kaynak olduğunu ifade eden Mustafa Yılmaz şu bilgileri verdi: “Su kaynakları herkesindir. Su kaynaklarının değerlendirilmesi görevi kamu adına DSİ’ye verilmiş. Bir su kuyusu açmak için bile DSİ’nin onayı gerekiyor. İZSU’nun, DSİ’den aldığı suyu abonelere sağlıklı şekilde ulaştırma görevi var. İzmir, tarihinin en büyük su krizlerinden birini yaşıyor. Ama DSİ’den ya da bağlı olduğu bakanlıktan tek bir satır açıklama yok. Bu kentin 28 milletvekili var. Onların da bir çabası ya da açıklaması yok. Bu arada çok daha önemli bir konu var. İzmir’de dolu barajlar var. Bir tanesi Güzelhisar Barajı. Petkim'in deniyor. Petkim'in ne demek ya? Biraz önce bir şey söyledim ya. Suyun sahibi yoktur ya. Su kamusal bir üründür. DSİ tahsis etmiş. Sahibi DSİ. Bu işlerin koordinatörü, sahibi DSİ. Ya burada insanlar susuzluktan kırılırken dolu barajları başka amaçlar için kullanılması kabil edilemez. Güzelhisar Barajı’nda 83 milyon metreküp su var. İzmir’e sadece saniyede 600 metreküp su veriliyor. İZSU saniyede 1000 metreküp verilmesi için neredeyse yalvarıyor. Ama yok. Ama bu İzmirlinin suyu. Çeşme için yapılan Karareis Barajı var Karaburun’da. O baraj da dolu. Ama DSİ arıtma tesisini Ocak ayından beri tamamlamadığı için su alınamıyor. Çeşme de susuz kalıyor. Oysa İZSU Ocak ayında yazı yazmış ve barajın yüzde 95’in tamamlandığı ve birkaç ay içinde su alınabileceği cevabını almış. Şimdi 10 Ağustos’ta verileceği söyleniyor. Ama alınması, gerekli düzenlemelerin yapılması Eylül ayına bulacak ve Çeşme’de sezon bitecek. İzmir’in suyu var ama yönetilememesi gibi bir sorun var.”
İZMİR’İN SU SORUNUNU YUNAN HÜKÜMETİ Mİ ÇÖZECEK?
Yaldız, “Cumhurbaşkanı Gördes Barajı’nın yapımı nedeniyle İzmir’in su sorununu çözdüklerini söylüyordu. Gördes'ten daha bir bardak su içmeden başladı Evet cumhurbaşkanı bunu anlatmaya. Başbakanken Biz Gördes'ten su veriyoruz dediğinde daha Gördes'le İzmir arasındaki borular çekili değildi. Yani bir 3-5 senedir Gördes'ten su alıyor İzmir ve parasını ödüyor DSI'ye bu arada. Tabii tabii. Yani bedava değil. Parasını ödüyor. Ama şu anda bugün itibariyle Gördes'te su da yok. Gördes'in suyu Gördes’e yetmiyor. Evet. Yani muhtemelen kurudu baraj. Sıfır, sıfır. Şimdi sıfır noktasına düştü. Ankara’da ikide birde İzmir’in su sorununu biz çöktük deniyor. İzmir'in suyunu yani Ankara’daki bu hükümet değil de Yunan hükümeti mi verecek? Yani demeye çalıştığım bu. Şimdi İzmir neresi? Türkiye'nin 3. büyük şehri. Tabii canım. Türkiye'nin göz bebeği yani. Türkiye'nin 3. büyük ekonomisi Türkiye'nin 3. büyük vergi ödeyen şehri. Bütün Türkiye'deki gayri safi milli hasılanın %15. Toplanan paralarla belki 15-20 tane Anadolu ilinin tüm sorunları çözülüyor. Doğru mu? Şimdi hal böyleyken İzmir'in suyunu biz veriyoruz. Kaldı ki bu Gördes planlaması Sayın Cumhurbaşkanından belki 30 sene önce ta Süleyman Demirel zamanında yapılmış bir planlama. Yani İzmir'in suyunun Manisa-Gördes bölgesindeki Havza'dan sağlanacağı devletin resmi planlama notlarında yazıyor zaten. Ben onu anlatmaya çalıştım.”
SU KRİZİNE ÇARE ÜRETMEKTE GEÇ KALINDI
İzmir’deki su krizinin de konuşulduğu programda Ümit Yaldız şu bilgileri verdi: “Su planlamasını Hükümet yapıyor. DSİ yapıyor. Hangi kent suyu nereden kullanacak, nereden temin edilecek? Bunun yapılması bir planlama işi. Şimdi biz bugün bu sorunu ne zaman konuşuyoruz? Temmuz, Ağustos’ta konuşuyoruz değil mi? Yani yaklaşık bir haftadır bu kentte konuşuluyor. Ama 3 yıldır Türkiye’deki, İzmir’deki su istatistikleri belli. Bununla ilgili kamuoyu yaratılması, Ankara'nın göreve çağrılması, efendim siyasi polemikler yapılması yahut bu su kesintilerinin ya da su teminlerinin farklı şekillerde gündeme getirilmesi, büyük tasarruf kampanyalarının planlanması ve uygulanması noktasında acaba biraz geç mi kaldık? Biraz değil fazlasıyla geç kaldık. Yani yumurta kapıya gelene kadar konuda hiç kimse hareket etmedi.”
SAHTEKARLIK LİSE SINAVLARINA KADAR İNMİŞSE HİLEYLE PROFESÖR OLANLAR ŞAŞIRTMAZ
Son yıllarda lise ya da üniversite sınavlarında soruların çalındığının gündeme geldiğini hatırlatan Mustafa Yılmaz,” Şimdi de sahte diploma skandalı. Ne yazık ki her alanda devletin kurumlarına bir güvensizlik oluşuyor” dedi.
Diploma skandalının gittikçe derinleştiğini vurgulayan Ümit Yaldız şöyle konuştu: “Gittikçe derinleşiyor diploma skandalı. Bizim de yaptığımız araştırmalarda son 10 yılda daha çok olmak üzere Devletin tüm kurum ve kuruluşlarına olan güven her geçen gün daha da geriye doğru gidiyor. Büyük bir çürümüşlük duygusu var. Tüm devlet kurumu ve kuruluşlarında bu skandallar var. İşte geçen haftalarda ortaokuldan liseye geçiş sınavları yapıldı değil mi? LGS ile ilgili tartışmaları görmedik mi?
Yani daha ortaokul çağındaki çocuklara hırsızlık inmişse bir ülkede, akademisyenlerin hileyle, hurdayla, sahte diplomayla doçent olmaları, profesör olmaları beni şaşırtmaz. Yani 12-13 yaşındaki çocuklara kadar indirilmiş bir sahtekarlığın konuşulduğu bir ülkeyiz ne yazık ki. Maalesef. Efendim hiçbir şey olmadı diyor Sayın Milli Eğitim Bakanı çıkmış. İşte eleştirenleri eleştiriyor. Yerden yere vuruyor. Çok da ağır geri zekâlıya anlatır gibi anlatıyor tırnak içerisinde. Ama ardından 20-30 kişiyi görevden alıyor. Soruşturmalar başlatılıyor. Yani hiçbir şey olmadıysa bunlar nedir? Şimdi bence daha önemlisi burası. Yoksa Türkiye'de her türlü sahtekarlığın işte devlet kurumlarında yapılageldiğini biliyoruz. Ya bir taraftan şunu da söylemek lazım. Öyle ya da böyle yatay geçişi tartışmalı olmakla beraber 4 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde okuyup okula gidip diploma almış olan bir cumhurbaşkanı adayının 31 yıl önceki diploması iptal ediliyor. Bu ülkenin akademisyenlerinin diplomalarının sahte olması nereden bakarsan bak yani büyük üzüntü verici bir durum yani ülke adına kaygı verici üzüntü verici bir durum. Yani güven olmadığı yerde hiçbir şey inşa edemezsin. Yani devlete güvenmiyorsunuz. Yani askerine, polisine, yargısına, eğitimine güven yok. En yüksek güveni hala asker alıyor. Ama oda yüzde 50-55’le düşmüş. Bu oran yüzde 90-95’lerdeydi. Devlet kurumlarına İzmir ve Ege bölgesinde özellikle batı kentlerinde güven %20'lere 30'lara düşmüş durumda. Güveniyorum diyenlerin de siyasi sahiplenişleri var. Hani bir siyasi düşüncenin, iktidarın veya ittifakın güdümündeki insanlardan daha yoğun güveniyorum geliyor. Yoksa aslında belki onun gerçek duyguları da değil muhtemelen”
ODTÜ’DEN BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİNDEN SAHTE DİPLOMA
Güven olmadan devlet kurumlarında hiçbir işin yürümeyeceğinin altını çizen Mustafa Yılmaz, “Hastaneye gidiyoruz. Doktorun diplomasını görüyoruz. Sahte mi değil mi şüpheye düşeceğiz. Diş hekimi yine öyle. Avukata gideceksin diplomasına şüpheyle bakacaksın. Yani eskiden de olurdu bunlar. Hani bu sadece bu dönemin ürünü değil ama binde bir olurdu. İşte Büyükşehir Belediyesi'nde İZSU'da bir Genel Müdür yardımcının ÖDTÜ’den aldığı diploma ve Boğaziçi Üniversitesinden aldığı yüksek lisans sahte çıkmıştı. Ama bunlar böyle seyrek olurdu. Ama artık kurumsallaşmışlar. Ankara'da kocaman binaları var. Sanki bir kurumun Genel Müdürlüğü gibi. Sahte evrak genel müdürlüğü gibi. Demek ki bu işte iyi para var yani. Yani inanılmaz bir kurumsallaşma söz konusu. Ama aslında üniversite ya da yüksek öğretim diplomasının gerçek olup olmadığının çok basit bir sağlaması var. Siz bir yerde bir örgün eğitime gitse gittiyseniz bu ilkokul olabilir, ortaokul olabilir, lise olabilir, üniversite olabilir, yüksek lisans olabilir. Şimdi arkadaşlarınız vardır. Benim mesela fotoğraflarım var. Yani ilkokul arkadaşlarımdan da var. İlkokul herkesin vardır bir ilkokul fotoğrafı. Ortaokulda var, lisede var. Üniversitede var. Yani gittiyseniz bir yere devam ettiyseniz bir tane fotoğraf çıkarıp gösterirsiniz.
Yani aslında ama yani ilginçtir. eee insanların hiçbir fotoğrafı yok. Hiç gidilmemiş. Fotoğraf çıkarıp ortaya koyamıyorlar ya da bir tane arkadaşı yok. Hani benim şu benim sınıf arkadaşım diyemiyor. Hani herhâlde sen bir 10 tane sınıf arkadaşı sayarsın. Bir çırpıda hani sana say desem şimdi 10 tane sayarsın. İzmir'de görev yapıyordur birlikte. Ben de sayarım. Aslında en güzel sağlaması budur diplomanın” dedi.
DEVLETE OLAN GÜVEN ZEDELENİYOR
Türkiye’de artık akademisyenlik yapan hocaların diplomaların sahte çıktığını vurgulayan Ümit Yaldız, “Maalesef artı tuz kokmuş. Bu güvensizlik ortama ülkeyi kaosa sürükler. Halkla devlet arasındaki o güçlü bağı zedeler. Güvenmediğin devlete ait hissedemezsin. Güvenmediğin devlete vergi ödemek istemezsin. Güvenmediğin devlet için askere gitmek istemezsin. Güvenmediğin devlet için kamusal görevini yaparken yan yollara sapman daha kolay olur. Nasıl olsa ben adam gibi memurluk yapacağım da ne olacak? Elime ne geçecek? Bir sürü sahtekarlık dönüyor. Bu durum her alanda çöküş bu ülkeye ağır bedeller ne yazık ki ödetir. Araştırma önergeleri verilmiş, reddediyorlar AK Parti ve MHP oylarıyla. AK Parti ve MHP oyları bu tip yani araştırılsın önergeleri reddediliyor. Yani halının altına süpürerek bu gerçekleri ne kadar daha idare edebileceğiz? Yani öyle bir noktadan patlar ki facia olur. Abdülhamit'in torununun diploması sahte çıkıyor. Evet, evet. Bırakın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni Osmanlı'ya olan güveni zedeledi bu durum Maalesef. Abdülhamit'e olan inancı bilmem neyi bile zedeledi. Yani oraya kadar gidiyor yani işin kökeni” diye konuştu.
CHP’DE İLÇE BAŞKANLARI VE DELEGELER BELEDİYE ÇALIŞANI OLAMAYACAK
CHP’deki kongre süreçlerine de değinen Ümit Yaldız, “CHP’de olağanüstü Kurultay yapıldı. Ama CHP ile ilgili 8 Eylül’de bir dava var. Hukukçular herhâlde bu olağanüstü kurultayın tüm bu süreci yönetmeye yetmeyeceğini söylemiş olsa gerekler ki hızlı bir şekilde kongre kurultay sürecini resmi olarak başlatıldı. Dolayısıyla yani tüm bu delegasyonda şunda bunda sorun var dense bile yeniden seçilmiş olacak olan bu yapı muhtemelen bu butlan davasını sönümlendirecektir diye düşünüyorum. Zaten butlan davasının taraftarlarının da bir karşılığı kalmadı. Birkaç ay içerisinde başlayıp bitecek olan bir süreç. Farklılığı şu. Belediyelerle örgüt arasındaki yani parti örgütü arasındaki mesafeyi anlamlı bir noktada tutmaya çalışıyor Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi. Tüzük kurultayında belediye çalışanlarının delege olmaması, yönetici olmaması, partide herhangi bir yetkili görevde olmaması ile ilgili net kararlar aldılar. Onlar uygulanacak. Neticede ilçe başkanlarının belediye çalışanı olması meselesi ortadan kalkacak. Belediye çalışanlarının delege olması da ortadan kalkacak.
Yani ben İzmir'de bir ilçe belediyesi için anket çalışması yapmıştım. Bir 10 yıl falan önce. Büyük bir ilçe belediyesi bu. Yani ciddi bir temizlik sorunu var. Hani bir anı gibi olacak ama bir gerçekliğin altını çiziyorum. Süpürgeciler çalışmıyor görünüyor. Yaptığımız denetimlerde temizlikle ilgili halkın büyük bir varyansını görünüyor. Belediye başkanına açtım bunu. Nedir bu? Eee durum yani böyle bir durum var. Delege seçimlerinde biz mücadeleyi görürüz ama sürecin ve zamanın ruhu nedeniyle bir tek aday baskısının olduğunu düşünüyorum” dedi.
YORUMLAR
Yorum Yap