1. Anasayfa
  2. Haberler
  3. Güncel
  4. Zavallı İzmir bakalım bu istilayı nasıl atlacaksın?

Zavallı İzmir bakalım bu istilayı nasıl atlacaksın?

İstila sözünü biraz ağır bulabilirsiniz. Ama tabir dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya ait.

  • | Son Güncelleme:
  • | İzmir'de Son Dakika

İstila sözünü biraz ağır bulabilirsiniz. Ama tabir dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya ait.
Ortaylı 24 Aralık 2017’deki yazısında, “İmar çılgınlığı etrafı sardı. İstanbul halkının emlak çılgınlığı İzmir ve havalisini sardı. İzmir’in ne olduğunu anlamadıkları açık. Zavallı İzmir, yeşil Türkiye’nin tek umuduydun, bakalım bu istilayı nasıl atlatacaksın?” ifadelerini kullandı.
Anadolu’nun son 1000 yıllık yerleşim gelişimini en iyi bilen Prof. Ortaylı ne yazık ki kaygılarında haklı çıktı.
İzmir o istilayı atlatmak bir yana iliklerine kadar yaşıyor.
***
Son yıllarda öyle örnekler gündeme geldi ki rantın önünde hiçbir bariyerin duramadığı görüldü.
Bu örneklerden biri Alsancak’daki Elektrik Fabrikası. Özelleştirme İdaresinin İzmir’in kültürel ve tarihi değerlerinden biri olan Alsancak’taki Elektrik Fabrikası yeri için yaptığı imar planı ortaya çıktı.
Alsancak’taki tarihi Elektrik Fabrikası İzmir Büyükşehir Belediyesinin satın alıp kültürel değer olarak kente kazandırma çalışmalarıyla gündeme gelmişti. Ancak Büyükşehir Belediyesinin kazandığı ihale iptal edilmişti.
Özelleştirme İdaresinin satış sürecindeki Elektrik Fabrikası alanı için 30 kat ticaret alanı imarı hazırladığı bildirildi.
Görüşü istenen Konak Belediyesi de bu plana tepki göstererek karşı çıktı.
***
İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Çeşme’de arkelojik alanda kalan arazisinin satışına onay verdi.
Bakanlık, Çeşme’de 551 ada 123 parseldeki 2 bin 471 metrekarelik arazisini turizm tesisi yapılması için 29 milyon 652 bin lira tahmini bedelli satışa çıkardı. Koruma Kurulu imar plan koşuluna uyulması koşuluyla satışın geçerli olduğunu bildirdi.
Söz konusu parseller Arkaik Dönem Nekropol alanı üzerindeydi.
***
Karşıyaka’da TOKİ’nin bir bölümü denizin içinde kalan rekreasyon alanını satması da başka bir örnek oldu.
TOKİ Mavişehir’de 21 bin 432 metrekarelik araziyi 508 milyon liraya sattı.
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi ve Mimarlar Odası İzmir Şubesi konuyla raporunda, “Karşıyaka 25697 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, imar planına göre ‘Rekreasyon' alanında kalıyor. Halkın kullanımına açık olması gereken, herkesin rahatça ve serbest gezebilmesi gereken bir alanda. Ve bu alanın bir bölümü, denizin içinde kalıyor. ‘Denizde nasıl mülkiyet olur?’ diye sormayın. Gediz Nehri'nin denize açıldığı bölgede yer aldığı, zaman içerisinde su seviyesi yükseldiği ve taşınmazın eskiden su üzerinde kalan bölümü aşındığı için, artık bir bölümü sular altında. Ama, imar planında kıyı kenar çizgisi yok, güncel bir tespit de yapılmamış. Öyle olunca, kimse fark etmez denilip, satışa çıkarılmaktan da imtina edilmiyor. Belli ki, TOKİ, yatırımcısının portföyüne müşteri olarak balıkları, kuşları ve deniz yosunlarını da ekliyor” ifadeleri dikkat çekti.
Rekreasyon alanı olması bir yana bildiğiniz denizin içini satmış TOKİ.
***
Ortaylı’nın da ortaya koyduğu imar çılgınlığının açık örneklerinden biri de Çeşme Projesi. 
İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 16 bin 624 hektar. Çeşme Yarımadası’nın tüm alanı 30 bin hektar. Yani Yarımada’nın yüzde 55’inin imarı değişecek. Bu planların yapılacağı bölgede nelerin olduğuna bakılınca durumun vahameti çok daha iyi anlaşılıyor. Çeşme’de aceleyle hayata geçirilmesi düşünülen gelişim bölgesi 5250 hektarı orman alanları üzerinde. Üstelik bu orman alanları; içinde nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban hayatı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme haiz doğal ve bakir, korunması gereken alanlar. 2 bin hektarı deniz yüzeyinde. 600 hektarı mera alanı. 783 bin metrekaresi tarım alanı ve zeytinlik. 3400 dekarı dikili tarım arazisi, yaklaşık 4400 dekarı mutlak tarım arazisi, 7900 dekarı da marjinal tarım arazisi. 2157 hektarı nitelikli doğa koruma alanı, 1432 hektarı sürdürülebilir koruma alanı. Üstelik bu alanlar bir yıl önce birinci derece sit iken, yapılan değişiklikle dereceleri düşürüldü. 
Planlara dahil edilen kıyı uzunluğu da tam 47 kilometre. Kamu kullanımına açık ve devlete ait olan kıyıların ve hatta tapuda kaydı olmayan deniz alanlarının turizm amaçlı bölge ilan edilmesi ve hatta özel kullanıma tahsis edilmesi söz konusu. Anayasaya aykırı olan bu durum kamusal alanların İzmir halkı tarafından kullanılamaması sonucunu da doğuracak. Projenin içeriği ve hitap edeceği ‘üst düzey gelir grubuna’ yönelik bilgilendirmeler değerlendirildiğinde; İzmir halkının buradan yararlanamayacağı ne yazık ki açık bir gerçek. Yarımadanın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak böyle bir proje, İzmir’i kısa sürede çok büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşı karşıya bırakacak. Yarımada tamamen yapılaşma baskısı altında kalacak, yaşanan olağanüstü nüfus artışı kent kimliği ve kent kültürünü etkileyecek. 
Yargı kararlarına rağmen en yetkili ağızlardan projenin mutlaka yapılacağı açıklamaları geliyor.

***


Son örnek Bornova’da yaşanıyor. Erzene Mahallesi’nde 2 bin dönümlük zeytinlik alan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yaptığı imar planıyla imara açıldı.
Plandan İzmir Büyükşehir Belediyesinin de Bornova Belediyesinin de bilgisi olmadı. Plan ilan edilir edilmez de bu iki belediye hemen karşı çıkıp dava açtı.


Üstelik bu planlarda aralarında Batıçim’in de bulunduğu üç büyük şirkete çok büyük bir kıyak yapıldığı da ortaya çıktı. Bu üç büyük şirkete ait arsalardan sadece yüzde 1 oranında kamu altyapısı için pay alınırken gariban vatandaşlardan yüzde 57 oranında alındığı ortaya çıktı.
Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki bu duruma itirazını şu şekilde ortaya koydu. 
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Erzene Mahallesi’nin kuzeyi ile İstanbul Caddesi arasında kalan yaklaşık 2 bin dönümlük (2.941 futbol sahası büyüklüğünde) alanda Bornova ve İzmir Büyükşehir Belediyemiz ile içeriğini paylaşmadan bir plan çalışması yapmıştır. Bu bölge aktif olarak tarım yapılan, zeytinliklerin bulunduğu, çok sayıda altyapı kurum ve kuruluşun koruma amaçlı planlarının olduğu bir bölgedir.
Bizlerle paylaşılmadığı için bahse konu planının içeriğini ancak askıya çıkınca görebildik.
Biz bu plan çalışmasına üç nedenle karşı çıkıyoruz.
İlki; Planın yapıldığı yerin zeytin ve çam ağaçlarıyla dolu, aktif tarım yapılan Bornova’nın yemyeşil bir bölgesi olması. Eğer derdimiz konut ihtiyacı ise Bornova’nın kentleşmeye daha uygun bölgeleri de var. Bu doğa harikasını betonlaştırarak katletmeyi doğru bulmuyoruz.
İkincisi; Bu süreçte yerel yönetimlerin devre dışı bırakılarak Ankara’da masa başında yapılmasıdır. Yaptıkları plana göre bölgeye yaklaşık 1.250 konut inşa edilecek. Ortalama konut başı dört kişi olarak hesapladığımızda 5 bin kişilik nüfus için ihtiyaç duyulan kanalizasyon, su, yol, otopark, toplu ulaşım ve sosyal donatı alanları gibi alt yapı yatırımlarını yerel yönetimler gerçekleştirileceği için bu türden planlar yerel yönetimler tarafından yapılmalıdır.
Üçüncüsü ise burada zeytinliği ve tarlası olan 318 Bornovalının uğradığı haksızlıktır.


Planı özetleyecek olursak; Söz konusu bölge kabaca üç parçadan oluşmaktadır. Bölgenin iki parçasında üç büyük firmanın bir süredir topladığı tarlalar, diğer parçasında da Bornovalının atadan, dededen kalan toprağı bulunmaktadır.
Öyle bir plan hazırlanmış ki; Plan çalışmasında bu üç firmanın tarlalarına %1 zayiat verilerek %99’u konut alanına dönüştürülmüş, 318 Bornovalının tarlasına %57’lere kadar ulaşan zayiatlar çıkartılmıştır. Üç firmanın arsaları konut ile dolup taşarken, kamunun ortak kullanacağı parklar, camiler, okullar ve sağlık ocaklarının Bornovalıların sahibi olduğu alana yapılmasını öngörülmüştür. Dahası bu plan çalışması nedeniyle belediyemize de inanılmaz bir kamulaştırma yükü getirilmiştir.
Bahsedilen 3 firmanın toplam 115,7 dönüm alanına her biri 100 metrekare’den 1.041 adet daire yapılırken, 318 Bornovalının 50,5 dönüm arsasına 194 adet daire yapılması imkanı gelmektedir. Oysa bu plan çalışması adaletli yapılmış olup, zayiatlar tüm malikler arasında paylaştırılsaydı 318 Bornovalıya 373 adet daire düşecekti. Belki onlarca, belki yüzlerce yıldır o arazilere bakan, tarım ve zeytincilik yapanların da en azından birer daire sahibi olacaktı. Oysa plan çalışmasındaki adaletsizlik ve kazanç hırsı, Bornova halkının zenginliğinin neredeyse yarısını alıp zaten zengin olan bu 3 şirkete pay etmiştir.

 

***
İlber Ortaylı’nın dediği gibi; zavallı İzmir, yeşil Türkiye’nin tek umuduydu, ama rant ve imar istilasına yenik düştü. 
Ne yazık ki İzmir’in bu istilayı atlatması da mümkün görünmüyor.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz