İzmir basınından Amerika'ya...Belgeselci Matt Bremen'i kaybettik
Vahh Matt Bremen’im.. İnce uzun, mahzun.. Sakin sessiz çocuk, hep suskun..
Yeni Asır’ın karanlık odasından, grafiker masalarından çıkıp Amerika’da ünlü bir
belgeselci oldun.. Vee bizi hiç unutmadın.. Hep aradın.. Hep yokladın.. Defalarca
ameliyattan sonra, nihayet amansız hastalıktan vefatını acıyla hissettim.. Bu gün seni
yazacağım..
MATT BREMEN KİMDİ?
Matt Bremen bizim Mert Türkoğlu idi.. Can kardeşimiz,, efendi çocuk.. Yeni Asır’da
grafikerdi.. İçten duygusal, candan çocuk..
Geceleri gidecek yeri olmadığı için gazetenin karanlık odasında uyurdu.. Bir akşam
geç saatlerde patron Dinç Bilgin onu karanlık odada uyurken yakaladı. Dinç ağabey
uyandırdı onu, Mert’cik “efendimli, bilmem neli şeyler” anlatırken, Dinç ağabey bir bir
şey demedi, “kalk git lan buradan” demedi. Tamam dedi, yürüdü gitti. Bin beyinli Dinç
ağabeyin kafasında kim bilir neler vardı o ıssız akşam?.. Kolay mı Erol Simavi
İmparatorluğu’nun Hürriyet Amiral gemisini batırmayı planlıyordu..
Bizim Yeni Asır gazetesi, o sıralar İstanbal’da yayınlanmaya ve sonra SABAH
gazetesini görücüye çıkarmaya hazırlanıyordu..
Bizim gazetenin, paragöz ve gizli çapkın kodaman ünlü simaları da, daha üst burjuva
olmak için poz, şov, kulis ve atraksiyon içinde iken, alt tabakalardan garibanlar ise üç
kuruş ekmek parası için sabahtan akşama gazete daha iyi yayınlasın diye
didiniyorlardı.
(Mert’in son günleri..)
Mert bunlardan biriydi..
Mert, Yeni Asır’ın en mert, en çilekeş, en güzel çalışanlarından grafiker Haluk Dündar
ile yine grafiker Orhan Aksoy’un yakını, kankası ve sırdaşı idi..
Ben, İzmir’in ünlü Osmanzade Ailesi’nin ferdi eşsiz insan Orhan Aksoy ile gazete
dışında kahvelerde, meyhanelerde buluşurken, Mert hep yanımızdaydı, bizi hep
dikkatle dinlerdi, meğer her anlattığımızı beynine kazımış.
Ben o buluşmalarımızda onlara hep Atatürk’ün casusu İzmirli Osmanzade Ailesinden
Gavur Mümin’i anlatırdım.. Orhan da, Mert de beni sessizce belki saatlerce
dinlerlerdi.
Bir gün Karşıyaka’daki evimin kapısı çalındı.. Pazar günü, tatildeyiz.. Açtım kapıyı,
Orhan Aksoy ve elinde bir ağır naylon torba.. “Bunu al abi, bu senin” dedi..
Meğer, düşünmüş taşınmış Orhan abimiz (benden küçük olmasına rağmen ben ona
abi derdim) Osmanzade Ailesi’ne ait Gavur Mümin’in İstiklal Savaşı gizli hatıralarını
bana hediye etmeye gelmiş..
“Hadi abim, yaz artık şu kitabı” demez mi?..
Kitabı 20 yıl sonra yazabildim.. Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Cumhuriyet
Gazetesinin düzenlediği Yarışmada sekiz profesörün onayı ile Yunus Nadi Sosyal
Bilimler Araştırması ödülünü aldım.. Kitabın ilk sayfasında Mümin Orhan Aksoy’a
teşekkür vardır.. Çünkü Osmanzade Ailesi, Gavur Mümin öldükten sonra doğan
Orhan’ın göbek adını “Mümin” olarak koymuşlar.
Ödülüm basında ilan edilince ilk arayan Los Angeles’ten Mert Türkoğlu oldu.. “Abim,
bize anlattıkların artık tarihe geçti. Artık rahat uyuyabilirsin.. Ne yazık ki
uzaklardayım.. Keşke Kemeraltı’nda buluşup kafa çeksek” demez mi?..
Daha sonraki aramalarında Mert, Gavur Mümin’in belgeselini çekmek isteğini hep
ısrarla belirtti..
Mert, o esnada ABD’de ödüllü bir belgeselci.. Ortadoğu’dan Amerika’ya götürülen ve
o ülkede ticaretin ve ulaşımın en önemli aparatı olan develerin göç belgeselini
çekmişti.
Çok didindi, çok uğraştı, çok kitap okudu.. Ve hayalindeki belgeseli çekip meşhur
oldu..
( Mert Türkoğlu’nun ünlü deve belgeseli..)
Nereden nereye?
Yeni Asır’ın karanlık odasında geceleri uyuyan bir genç adam, sonra Amerika’nın
göbeğinde şöhrete kavuştu..
Belgesellerine devam etti..
Ama Ermeniler bu adamı yok etmeye karar verdiler.. Madem sen Türkoğulu’sun, seni
bu ülkeden kovacağız dediler. Tehditler büyüdü..
Mert çok direndi ama piyasada tutunabilmek için ismini değiştirdi.. Matt Bremen oldu..
Yıllar ve geceler içinde hep beni aradı..
Projelerini anlattı..
Bazen ona projeleri için ülkemden gallavi belge kolileri gönderdim..
Bizim Mert sonra beyin kanseri oldu..
Yıllarca kurtulmak için defalarca bıçak altına yattı..
Ama sonunda vefat etti.
(Amerikan develerini tarihe geçiren adam: Mert Türkoğlu..)
Galiba Amerika’ya gömülecek..
Mert’im develerinin üstünde öte aleme, Mavera’ya sonsuz yolculuğa çıktın..
Ulen Mert..
Bir gün caddede deve görürsem, valla gözyaşlarımı tutamayacağım..
Rahmetle kardeşim..