İzmir’deki 33 jeotermal sahasının yarın yapılacak kiralama ihalesi öncesi kentteki çevre örgütleri Konak Meydanı’nda protesto eylemi düzenledi.
Eylem sonrası bir açıklama yapan EGEÇEP (Ege Çevre ve Kültür Platformu) İzmir Valiliği tarafından, 14 Kasım tarihinde, İzmir’in 16 ilçesindeki 33 saha için yapılacak olan “Jeotermal kaynak sahası arama ve işletme haklarının açık teklif usulü ile kiraya verilmesine ilişkin” ilanın endişelere neden olduğunu belirterek şu bilgileri verdi:
“İzmir Ticaret Gazetesinin 30.10.2019 tarihli sayısında yayınlanan, “Jeotermal kaynak sahası arama ve işletme haklarının 2886 sayılı Kanun uyarınca açık teklif usulü ile kiraya verilmesine ilişkin” ilanda, İzmir ilinin, Kınık, Bergama, Kemalpaşa, Menemen, Dikili, Tire, Torbalı, Urla, Kiraz, Ödemiş, Bayındır, Gaziemir, Seferihisar, Karaburun, Çeşme ve Aliağa ilçelerinde , “arama sahası olarak ihale edilerek ruhsatlandırılacak sahalar” ve “işletme sahası olarak ihale edilerek ruhsatlandırılacak Aliağa-Güzelhisar sahası, Çeşme İlçesi Çiftlik, Ovacık, Demirtaş sahaları“ olmak üzere toplam 33 adet yaklaşık 95.330 hektarlık sahanın kiraya verileceği ve ihalelerin 14.11.2019 tarihinde yapılacağı ilan edilmiştir.
İlanda belirtilen alanlar, Ege Bölgesi’nin verimli tarım alanlarının bulunduğu veya etki alanında kalacak sahalardır. İzmir’in otuz ilçesinin yirmi sekizinden daha büyük olan ve İzmir İlinin yüz ölçümünün yüzde sekizine denk gelen bir alanı kaplayan jeotermal arama ve işletme alanlarının ihaleye çıkarılması, bölgede yaşayanlar ve üreticiler arasında büyük bir panik ve endişeye yol açmıştır. Söz konusu arama ve işletme faaliyetinin, Ege Bölgesi’nin geleneksel tarım ürünleri olarak bilinen ve büyük oranda ihraç edilen incir, üzüm, zeytin ve kestane gibi birçok ürünün geleceğini tehlikeye atacağı açıkça ortadadır. Bu alanlarda bulunan zeytinliklerin, coğrafi etikete konu olmuş, Hurma Zeytin, Enginar ve Nergiz çiçeği gibi tarımsal ürünlerin yanısıra, koyun ve keçi sütüne dayalı süt ürünlerinin üretildiği bölgeler de olumsuz etkilenecektir. Bu sebeple;
- jeotermal enerji ile elde edilebilecek sondaj yatırım planı ve ısı derecesinin belirsiz ve bilimsel dayanaktan uzak olduğu,
- sondaj derinliğinin belirsiz ve maliyet hesabının da rasyonel olmadığı,
- arama-sondaj çalışmaları esnasında sıyrılacak bitkisel toprak miktarının belirsizliği gibi pek çok konuda tarıma ve çevreye etkileri yönünden, İzmir Valiliğince, İzmir halkına somut bir taahhütte bulunulmadığı,
- Her türlü alan kullanımının; başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, 1/100.000 Ölçekli İzmir Manisa illerini kapsayan Çevre Düzeni Planına, devamında İzmir İlini kapsayan her alt ölçekteki plan kararlarına ve plan mevzuatına uygun çalışma yapılmadan ve planlara işlenmeden arama ve işletme sahaların ihale edilmesinin, mer’i mevzuata ve bilime aykırı olduğu,
- Mera, zeytin yönünden özel tarım alanı, Özel Çevre Koruma Alanı, orman alanı, sulak alanlar olması nedeniyle ilgili çeşitli kurumlardan (2872, 5216 , 2560 ve 3194 sayılı Kanunlar uyarınca İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZSU, DSİ, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Tarım ve Orman Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları, 4081 sayılı Kanun uyarınca Çiftçi Mallarını Koruma Meclislerinden, Milli Emlak Müdürlüklerinden gerekli izinlerin alınmadığı ve hatta bu alanların bulunduğu sahaların ayrı tutulmadığı,
- Bu alanlarda mülkiyet araştırması yapılarak, çoğunluğunu hazine arazilerinin oluşturduğu arazilerin 4706 sayılı Kanun uyarınca sondaj-arama amacıyla kiralayacak olan yatırımcıların, bu arazilerin 31.12.2019 tarihinden evvel %50 bedelle satın alma maksatlı kiralanma amacı olup olmadığının değerlendirilmemesi, özel mülkiyete konu yerlerdeki çiftçi ve arazi sahiplerinin zararlarını karşılayacak bir teminat ve tazminat bedeli öngörülerek bu teminatların ihale bedeline yansıtılmadığı,
- Bu alanlarda jeotermal sıvının çıkartılması ve enerji üretim amaçlı kullanılması durumunda yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli çevresel etkisinin olacağı, gürültü ve kükürt dioksit kaynaklı koku kirliliği oluşacağı, turizmin olumsuz etkileneceği dikkate alınmadığı görülmüştür,
- Özellikle Çeşme Ovacık’ta İzmir 5.İdare Mahkemesinin 2018/845 E. 2019/676 K.sayılı 28.05.2019 tarihli jeotermal enerji yatırımı ile ilgili “ÇED Gerekli Değildir kararının iptaline ilişkin yargı kararı ve dayanak bilirkişi raporu” nazara alınmadan yeniden bu yerlerin ihale edildiği, bu durumun Anayasanın 125,138.maddeleri ile İYUK’un 27-28.maddeleri uyarınca yargı kararına uygun işlem tesis edilmesi gerekirken yeniden ihaleye çıkılması hukuki ve cezai sorumluluk gerektirmektedir.
- Toplumda, bu ihalelerin bir kısmının asıl amacının, turizm bölgeleri başta olmak üzere değerli arazilere (çok ucuza) sahip olunması olabileceği kaygısı vardır.
İhaleler iptal edilsin
Başta Aydın, Denizli, Alaşehir, Salihli olmak üzere, pek çok yörede jeotermal işletmeler nedeniyle yaşanan çevre sorunları ortadayken, İzmir Valiliğinin bu ihaleleri açmasını hayretle karşılıyoruz. Kendilerini duyarlı olmaya, ihaleleri iptale çağırıyoruz.
Tire–Ödemiş-Kınık-Kiraz ilçelerine komşu olan Aydın ve Manisa illerinde de aynı şekilde, Aydın Çevre ve Doğa Derneği tarafından açılan davalara ilişkin jeotermal enerji santrali için mahkemelerce verilmiş iptal kararlarının dikkate alınmaksızın zeytincilik, tarım ve hayvancılık faaliyeti sürdürülen bu bölgelerde Jeotermal kaynak sahası arama ve işletme amaçlı yatırım planlanmasının Anayasa ve uluslararası mevzuatla korunan yaşam hakkı, mülkiyet hakkı, çevre haklarının ihlali niteliğindeki bu idari tasarrufun hukuk devleti ilkesine ve kamu yararına aykırı olması nedenlerinden ötürü, 14.11.2019 tarihinde yapılacak BU İHALENİN İPTALİNİ İSTİYORUZ. İzmir halkını, çiftçilerimizi, duyarlı STK ve DKÖ’lerimizi, turizmcilerimizi ve tüm duyarlı kesimleri, İzmir’in büyük bölümünde telafisi olanaksız zararlar doğuracağı açıkça bilinen jeotermallere karşı çıkmaya ve bu ihalelerin iptalini istemeye çağırıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni ve ilçe Belediyelerini de bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Belediyeler ve Belediye Birlikleri bu konunun takipçisi, açılacak davaların müdahili olmalılar.
Bu nedenlerle mevzuata, T.C. Anayasa’sına, Uluslararası İnsan Hakları ve Çevre Mevzuatına ve bu sahalar ile ilgili daha önce verilmiş iptal kararlarına aykırılık taşıyan 14.11.2019 tarihinde yapılacak ihalelerin iptaline karar verilmesini, aksi halde çevre ve insan sağlığı açısından telafisi imkansız zararlara sebebiyet verileceğinden, dava ve şikayet v.b. hukuki yollara başvuruda bulunacağımızı duyuruyor ve biz aşağıda imzası olan kurumlar, İzmir halkını bu konuda duyarlı olmaya, yaşanılası bir İzmir için mücadele etmeye çağırıyoruz.