Fay hatları da affedecek mi?
27 Aralık 1939’da Erzincan’da meydana gelen 7,9 büyüklüğündeki depremde 32 bin 968 kişi öldü, 100 bin kişi yaralandı.
20 Aralık 1942’de Tokat’ın Niksar ve Erbaa ilçelerini etkileyen 7 büyüklüğündeki depremde 3 bin kişi yaşamını yitirdi, 6 bin 300 kişi yaralandı.
26 Kasım 1943’te Samsun’un Ladik ilçesinde meydana gelen ve 4 bin kişinin hayatını kaybettiği depremin büyüklüğü 7,2 olarak ölçüldü.
1 Şubat 1944’te Bolu’nun Gerede ilçesinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremde 3 bin 959 kişi öldü, çok sayıda insan evsiz kaldı.
19 Ağustos 1966’da Muş Varto’da meydana gelen depremde 2 bin 396 kişi öldü, bin 489 kişi yaralandı. Varto’nun karşılaştığı bu en şiddetli depremin büyüklüğü 6,9 olarak ölçüldü.
6 Eylül 1975 yılında Diyarbakır Lice’de 2 bin 385 kişinin hayatını kaybettiği depremin büyüklüğü ise 6,6 olarak ölçüldü.
24 Kasım 1976 Van’ın Muradiye ilçesinde meydana gelen depremin büyüklüğü 7,5’ti. Bu depremde 3 bin 840 kişi yaşamını yitirdi.
17 Ağustos 1999’da Gölcük’te meydana gelen depremin büyüklüğü 7,8 olarak bildirildi. Felakette resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi yaşamını yitirdi. Onbinlerce kişinin yaralandığı bu depremde 73 bin 342 ev hasar gördü.
23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli deprem ve 9 Kasım 2011 günü yaşanan Van-Edremit merkezli deprem; Van ve ilçelerinde çok kuvvetli bir şekilde hissedildi.
23 Ekim ve 9 Kasım 2011 depremlerinde toplam 644 vatandaşımız hayatını kaybetti 1.966 vatandaşımız yaralandı. 252 vatandaşımız da enkazlardan sağ olarak kurtarıldı.
***
Yukarıdaki tabloya iyi bakmak, tekrar tekrar okumak gerek. Çünkü bugünlerde adına ister “İmar Barışı” isterseniz de “İmar Affı” deyin mühendislik görmemiş ya da kaçak olarak yapılmış binaların yasal hale getirilmesi gündemde.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Gürkan Erdoğan’ın konuyla ilgili ciddi uyarıları var.
Türkiye’de 18 milyonun üzerinde yapı bulunduğunu ve bunların yüzde 60’ının kaçak ve ruhsatsız olduğunu vurgulayan Erdoğan şu bilgileri verdi:
“Deprem riski altındaki bir ülkede bu rakam çok korkutucudur. Bunun doğuracağı sonuçları geçmişte yaşanmış olan depremlerden görmek mümkündür.
Bütün bu depremlerde öncelikli olarak yıkılan yapılar yürürlüğe girmesi planlanan imar barışı kapsamına alınacak olan ruhsatsız ve kaçak yapılardır.
6306 Sayılı Riskli Yapıların Tespiti Esasları hakkındaki kanun kapsamında 180.000’in üzerinde yapıya riskli yapı analizi yapıldı. Bunların yüzde 95’inden fazlası ‘Riskli Bina’ olarak tespit edildi.
Bu binaların büyük çoğunluğu yığma yapı statüsünde olup olası bir depremde göçme riski taşımaktadır. Betonarme olan yapılar ise çok düşük beton dayanımlarına sahip olup, (C5, C7, C10 gibi) demir donatıları da deprem performansı açısından yetersiz özelliklerdedir.
Bu korkutucu tablo içerisinde henüz riskli yapı analizi yapılmamış olan ve riskli yapı olması kuvvetle muhtemel binalara devletin bir anda İmar Barışı kapsamı içerisinde ruhsat vermesi olası bir deprem durumunda bir bakıma toplu bir can kaybı riskinin önünü açmak olacaktır. Çünkü ruhsatlanmış depreme dayanıksız binalar kişileri bu riskli konutlarda oturmaya teşvik edecektir.
İmar Barışı eğer mevcut hali ile uygulamaya konulursa olası bir deprem afeti durumunda büyük kayıplar almasını teşvik eder nitelikte olacaktır. Bunun yerine ruhsatlandırılacak binaların bütününe deprem performansı risksiz bina raporu alma şartı getirilmesi hayati önem arz ediyor.”
***
Ülkemizin çok büyük bir bölümü İzmir gibi Birinci Derece Deprem Kuşağı’nda yer alıyor.
Sayamadığımız kadar çok fay hattının üzerinde yaşıyoruz.
Mühendislik şartlarına uyulmadan yapılan binalar, alınan kararla bugüne kadar defalarca yapıldığı gibi yine kağıt üzerinde affedilecek.
Ama bugüne kadar defalarca acı tecrübelerle yaşandığı gibi fay hatları bu binaları ne yazık ki hiç affetmiyor.