İstila sözünün biraz ağır olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bu söz Türkiye’nin dünyaca ünlü tarihçisi Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya ait.
Geçen haftaki yazımda(https://www.egeligazete.com/yazarlar/bakalim-izmir-bu-istilayi-nasil-atlatacak.html) Ortaylı’nın bu cümlelerle anlattığı İzmir kaygısını aktarmıştım.
Son günlerde Çeşme ve Selçuk’ta yaşananlar İlber Hoca’nın bu sözünü hatırlattı.
Çeşme için “acil” olarak hazırlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi planları gündemde.
Bugün bu konuda Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un ve belediye başkanlarının katılacağı bir toplantı daha yapılacak.
***
İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 16 bin 624 hektar. Çeşme Yarımadası’nın tüm alanı 30 bin hektar. Yani Yarımada’nın yüzde 55’inin imarı değişecek.
Bu planların yapılacağı bölgede nelerin olduğuna bakılınca durumun vahameti çok daha iyi anlaşılıyor.
Çeşme’de aceleyle hayata geçirilmesi düşünülen gelişim bölgesi 5250 hektarı orman alanları üzerinde. Üstelik bu orman alanları; içinde nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban hayatı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme haiz doğal ve bakir, korunması gereken alanlar.
2 bin hektarı deniz yüzeyinde.
600 hektarı mera alanı.
783 bin metrekaresi tarım alanı ve zeytinlik.
3400 dekarı dikili tarım arazisi, yaklaşık 4400 dekarı mutlak tarım arazisi, 7900 dekarı da marjinal tarım arazisi.
2157 hektarı nitelikli doğa koruma alanı, 1432 hektarı sürdürülebilir koruma alanı. Üstelik bu alanlar bir yıl önce birinci derece sit iken, yapılan değişiklikle dereceleri düşürüldü.
Planlara dahil edilen kıyı uzunluğu da tam 47 kilometre.
Kamu kullanımına açık ve devlete ait olan kıyıların ve hatta tapuda kaydı olmayan deniz alanlarının turizm amaçlı bölge ilan edilmesi ve hatta özel kullanıma tahsis edilmesi söz konusu.
Anayasaya aykırı olan bu durum kamusal alanların İzmir halkı tarafından kullanılamaması sonucunu da doğuracak.
Projenin içeriği ve hitap edeceği ‘üst düzey gelir grubuna’ yönelik bilgilendirmeler değerlendirildiğinde; İzmir halkının buradan yararlanamayacağı ne yazık ki açık bir gerçek.
Yarımadanın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak böyle bir proje, İzmir’i kısa sürede çok büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşı karşıya bırakacak.
Yarımada tamamen yapılaşma baskısı altında kalacak, yaşanan olağanüstü nüfus artışı kent kimliği ve kent kültürünü etkileyecek.
***
Selçuk’ta da benzer bir durum söz konusu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Selçuk sınırları içerisinde yer alan 12. Grup Doğal Sit alanlarının koruma statülerini değiştirme kararının şok sonuçlara yol açtığı ortaya çıktı.
Söz konusu kararlarla dünyaca ünlü Meryemana Tabiat Parkı’nın bir bölümü sit kapsamından tamamen çıkarıldı.
Büyük bölümünün ise birinci derece sit alanı özelliğinin “nitelikli doğal koruma alanı” şeklinde değiştirildi. Böylece dünyaca ünlü bölgede yapılaşmanın önünün açıldı.
Ayrıca yapılan değişikliklerle;
Çamlık Köyü’nün güneydoğu kesiminde yerleşim alanının çeperinde yer alan 2.Derece Doğal Sit Alanı, Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanına dönüştürüldü ve yapılaşma riski oluştu.
Çamlık Köyü kuzeybatı kesiminde ise 2.Derece Doğal Sit Alanı olan bölgenin sit statüsü tamamen kaldırıldı.
En önemli değişikliklerden biri de Zeytinköy’ün güneyindeki bölgede yapıldı. Bu bölgenin koruma statüsü 1.Derece Doğal Sit Alanı ve kısmen 2.Derece Doğal Sit Alanı statüsünden Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı statüsüne geçirildi. Yapılaşmaya engel kalmadı.
Selçuk – Seferihisar yolu doğu ve batı bölgesi 1. ve 2. Derece Doğal Sit Alanı statüsünden Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı Statüsüne dönüştürüldü. Bu bölgedeki sulak alanları oluşturan Küçük Menderes Nehri kuzey ve güney kesimini kapsayan Göller Bölgesi de bu durumdan etkilendi. Koruma kalkanını yitirdi.
***
Çeşme ve Selçuk’taki bütün bu vahim gelişmeler, Prof. İlber Ortaylı’nın” İzmir’in istilası” kaygısında ne kadar haklı olduğunu gösterdi.