Kerem Yeğinboy/Egeligazete– Nietzcshe der ki, kendi entelektüel seviyende olmayan bir ilişki kötü bir ilişkidir. Toksit yani zehirli bir ilişkidir. Hepimiz hayatımızda toksit ilişkiler yaşadık. Peki toksit ilişki nedir? Bir insanı aşağı çeken, olduğundan çok daha azı olmasına sebep olan ilişki midir?
Kendi hayatımdan da yola çıkarak cevaplamam gerekirse bence tam olarak böyledir. Bir insanın kültürel, entelektüel, olgusal ve duygusal olarak olduğundan aşağılık bir konuma düşmesi bence toksit bir ilişkinin sonucudur. Bunun için şu veya bu sebebiyet olur demek istemiyorum çünkü bin bir türlü hali vardır. Bir insan için yanlış insan, ona zararlı gelen insan toksit bir bireydir, bence o insanın hayatında yer alan, -Ki hepimizin biyolojisi ve yapısı farklıdır- Bu da sizin için doğru ve yanlışı da göreceli kılar.
Hepimizin biyolojik olarak farklı olması, hepimizin ihtiyaçlarını, doğru ve yanlışını da farklı kılar. Ki bunu en iyi aslında insanın kendisi bilir çünkü hisseder. Herkesten çok o hisseder ve aslında anlar ama inkara girer çoğunlukla, hislerini dinlemez. Anlar ama kabullenmez. Doğruları yanlış görmek acısız yoldur ve işine gelir.
Doğru ve yanlış
Toksit arkadaş, toksit sevgili, toksit iş ortamı… İnsanın hayatını aslında cehenneme çevirir. Çünkü ufak dünyalarımızda aslında sahip olduğumuz hayat budur. Karar vermemizi, kişiliğimizi, muhakememizi etkileyenler de aslında bu ortamlardaki etkileşimlerde saklıdır. Yani aslında yetişkin bir insan da küçük bir çocuk kadar naif ve etkendir ama çoğunlukla bunun farkında değildir. Doğru ve yanlışı yeni öğrenen ve bilmeyen çocuklardan yetişkin bir insanın aslında hiçbir farkı yoktur. Bu yüzden çoğu insan erişemez, yetişemez, gelişemez ve olgunlaşamaz. Hep farkındalık eksiklikleri ve kişisel ufak görünen ama aslında her şeyi etkileten inkarlar bütünüdür insan.
Psikoloji, felsefe ve edebiyatın getirdiği duygusal farkındalığın gücü ile insan aslında kendi için iyi ve kötüyü bulabilir. İpleri eline alabilir, kontrol edebilir. Bu duygusal farkındalık aslında insan gelişiminin mihenk taşıdır. Bu da duygusal zeka ile gelir. Anlama kabiliyeti ve kabulleniş için gerekli olan manevi güç. Manevi güç zamanla belirli kabullenişler sonrası aslında elde edilir. Yalnızlık dahil en zor yollara baş koyarak, acı dolu, ızdırap dolu yollardan geçerek. Sonunda insan durulur ve bir dinginliğe ulaşır. O zaman insan yalnızlığı ve kabullenişleri ile barışır.
Hayattaki her şey göreceli olduğu gibi, her insan da görecelidir. Doğru- yanlış ve iyi- kötü gibi kavramlarda. Bu yüzden herkesin doğru yanlışı iyisi ve kötüsü kendine özgüdür ve cevapları yalnızca o insanın haykıran duyguları söyleyebilir. Bu durumda ne kadar zor ve kabullenmesi güç olsa da en iyi şifa ve doktor yine içimizde yatıyor.
Haykırışlar
Bu haykırışları çoğu insan inkar eder, dinlemez. Bunu muhtemelen yaşamamış olan tek bir inşa bile yoktur. Çünkü herkesin hayatı talihsizlikler ve şanssızlıklarla doludur, doğru zaman ve mekanı aslında hiçbirimiz seçemeyiz. Zamanla seçecek güce yalnızca erişebiliriz ve kendi şanslarımızı yaratacak manevi güce erişebiliriz.
Peki siz bir inkar içinde misiniz? Hangi çığlıklara kulağınızı kapamaktasınız hala? Hangi yanlışları doğru olarak farz etmektesiniz? Bu soruların cevabı inanın hepsi içinizde, size yardımcı olacak insanlar ve etkenler yalnızca derinde saklı olanların yüzeye ulaşmasını sağlayabilir ama içinize yeni gerçeklikler koyamaz. Herkesin gerçeği kendinedir, doğru ve yanlışı da öyle.
Benim toksit ilişki ve duygu tanımım bu şekilde olmuştur. Anladığım da budur, uyguladığımda. Ama kendimce bu hisler doğrultusunda gittiğimde önemli bir gerçek vardır ki o da hafiflediğim ve huzura erdiğimdir. Kendi potansiyelime ve kendime ulaşabildiğimdir. Ki bu da hayattaki bence her şeyi etkileyen en önemli etkendir. Hayat ile olan en ufak ilişkinizden en büyüğüne kadar.
Cennete giden yol
Umarım hislerim size de tercüman olmuş ve yardımcı olmuştur. Antidot sizsiniz, kendiniz ve gerçeği haykıran hislerinizle kalın. Çünkü cennete ulaşmanın tek yolu aslında olduğunuz yerde, içinizdeki evren bu cehennemden geçmektir. Umarım bu gücü kendinizde bulur ve en iyiniz olabilirsiniz. Ki hayatta bundan anlamlı ve yüce bir gaye bence yoktur. Cennet diye aradığımız yerinde, cehennemin de aslında bir histen ibaret olduğunu, yerinin de tam içimizde olduğunu düşünmekteyim. Aslında ulaşmak için tek bir adım yeter. Adımı atacak güçte içinizde uyanmayı beklemekte. Esen kalın…